Tweet |
Dünyada soğuk savaş döneminin yerini hiper savaşlar, çatışma ve kaos döneminin aldığını belirten Külünk, “Artık hiçbir ülke hele ki Türkiye gibi kadim bir devlet geleneğinin devamı olan, kadim devlet aklına sahip olan bir devletin artık sözünün yerel olması mümkün değildir. Türkiye evrensel söz söylemek zorundadır çünkü dünyada soğuk savaş dönemindeki dar alan çatışmalarının yerini hiper çatışma alanına bıraktı. Dolayısıyla hiper çatışma ve kaos ortamında söylenecek her sözün de hiper olması zorunludur. İnsanlık artık eş zamanlı dijital kavim göçü yaşıyor. Dünyanın her yerinde etkileşim içinde var olmak zorundayız” dedi.
Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı kışkırtıcı politikasına da değinen Külünk, batı tarafından şımartılan Yunanistan’ın ikinci bir Ukrayna ve Miçotakis’in de ikinci bir Zelenski olma hevesinden vazgeçmeleri çağrısında bulunarak şunları söyledi:
“Biz hep Ege’de 12 adayı konuşuyoruz ama adı konmamış 152 ada var. İtalyanlar üzerinden Yunanistan’a devredilen adaların silahlardan arındırılmış adalar olması gerekirken ısrarla silahlandırması, ABD’nin üst kurması, yalnız Dedeağaç değil Girit üzerinden de ciddi hamleler yapılıyor. Kara parçası olarak ifade edilen vatan toprağı da uydudan başlayan siber alemde devam eden dijitalde varlığını hissettiren ve denizlerin hiç olmadığı kadar stratejik açıdan öne çıktığı dönemde denizler devleti olarak anılmak, yani bizim için ana vatan, mavi vatan, dijital vatan, siber vatan, uydu vatanı konuşmayı, inşa etmeyi zorunlu kılan bir süreçteyiz. Mavi vatan 1 milyon 261 bin kilometrekarelik vatan parçası demektir. Türkiye’nin yüzölçümünü verirken artık 784 bin kilometrekarelik değil 1 milyon 261 bin kilometrekare olarak okunmalı. Eğer denizlerdeki vatan kavramının ve deniz devleti olduğumuzu önemsemez, bunu hissettirmezsek, Anadolu topraklarında bizi bütün bırakmazlar! Eğer denizler devleti olduğumuzu kabul edip denizler üzerindeki egemenlik haklarımızı sonuna kadar sahiplenme noktasında serhat boyu kavramımızı eğer 1 milyon 261 bin kilometre karelik deniz boylarından tanımlamazsak, eksik bırakırız.”
İklim değişikliği ironisi arkasında bütün insanlığı kıtlıkla ve açlıkla tehdit eden şeytani bir aklın saldırıları açık hale getirdiği bir süreci yaşadığımızı vurgulayan Külünk, “Geçen hafta buğday tarlalarımız yakıldı. Hollanda’da da yakıldı, aynı aklın operasyonudur. Tekirdağ’daki arı kovanlarına yapılan saldırı gibi Dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. Marmaris’te ve Kuzey Kıbrıs’ta başlayan orman yangınları hiçbiri birbirinden bağımsız değil hepsi aynı merkezin operasyonları ve doğrudan bütünsel insanlığa yönelik tehdittir” şeklinde konuştu.
2023 yılının Türkiye’nin bin yıllık devlet tarihinden ve cumhuriyetin kuruluşundan sonraki gelecek bin yılını belirleyecek en kritik tarihi kavşak noktası olacağını savunan Külünk, ülkemiz üzerine oynanan siyasi oyunların denizlerimizdeki enerji kaynaklarına ulaşmayı engellemek amacıyla yapıldığını ileri sürdü.
Emekli Tümamiral Cihat Yaycı da, slayt destekli sunumunda Mavi Vatan kavramı ve Yunanistan’ın Ege’deki bitmek bilmeyen tacizleriyle ilgili dikkat çeken açıklamalar yaptı.
Uluslararası hukukla belirlenen Mavi Vatan sınırlarımız içinde, petrol, doğal gaz ve kaya gazının dışında nükleer teknolojide kullanılan zengin maden yataklarının bulunduğunu belirterek, “ Van gölümüz bile başlı başına bir uranyum yatağı Bu madenleri çıkarıp işlemenin yolu denizlerimize sahip olmaktan çıkar. Nasıl bir karış kara parçasını vermiyorsak, aynı hassasiyeti denizlerimizdeki bir damla su için de göstermeliyiz. Gerekirse bunun için savaşı göze alırız. Bunu başarırsak ülkemizin enerji sorunu çözülür, enerji maliyeti olmayan hatta ihraç eden bir ülkenin cari açığı da olmaz. Büyük devlet olmanın iki ana faktörü vardır. Birincisi enerji sorununu çözmek, ikincisi nükleer teknolojiye, güce sahip olmak Devlet ve millet olarak elimizdeki bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. “
Marmaris’teki yangınların arkasında da PKK-FETÖ-Yunanistan üçlüsünün olduğunu iddia eden Yaycı, Deniz Kuvvetleri’nde görev yaptığı yıllarda Ege’deki adalar ve kayacıklarla ilgili ayrıntılı çalışma yapıldığını hepsinin isim isim belirlendiğini belirterek, “Yunanistan’ın adalar ve kayacıkları sahiplenme girişimlerini Dışişleri Bakanlığımız bu dosyayı uluslararası hukukla diplomatik yoldan çözebiliriz. Şunu da belirteyim, Yunanistan’ın Ege’de bayrağımızı indirip kendi bayrağını astığı ne bir ada ne de kaya parçası var. Bu tür safsatalara da halkımız inanmasın. Yunanistan, böyle bir cüret gösteremez, gösterdiğinde nasıl bir karşılık alacağını iyi biliyor!” dedi.
Konferansın bitiminde konuşmacı konuklara teşekkür eden TR-Düşünce Kulübü Başkanı Ercan Yakut, kent, ülke ve dünya gündemindeki konuları konuşmaya, tartışmaya devam edeceklerini söyledi.